Sabır, Musibetin İlk Anındadır!
Allah’ın Rasûlü bir gün sahabilerle Medine’de dolaşıyordu. Kabristanın yanından geçerken, çocuğunun kabri başında feryad ederek ağlayan bir kadına rastladı. Evlat acısına yüreği dayanmayan kadıncağızın bu halini gören Hz. Peygamber (s.a.s.) ona, “Allah’tan sakın ve sabret!” dedi. Kederinden onun Peygamber olduğunu fark edemeyen kadın, “Bana karışma! Benim başıma gelen senin başına gelmedi deyiverdi. Bir müddet sonra oradakilerden biri kadına onun, Allah’ın Resûlü olduğunu söyledi. Kederli anne özür dilemek üzere Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kapısına geldi. Yaptığına pişman olan kadın, “(Kusurumu bağışla) Allah’ın elçisi olduğunu bilemedim.” diyerek mazeret beyan etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.) ona şu karşılığı verdi: “Gerçek sabır, musibetin geldiği ilk anda gösterilen sabırdır.”(Buhârî, Cenâiz, 31) Mümin özellikle musibetle ilk karşılaşma anında metanetini korumalı, musibetler karşısında sabırlı olmalıdır.
Bakara Suresi 156.ayette buyurulduğu üzere
اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ
Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler.
Peygamberimizin umut ve teselli vadeden şu hadisini de hatırlayalım: “Vücuduna batan bir diken bile olsa, başına gelen her türlü musibet karşısında Müslüman’ın günahları affolunur.”[1] Rabbimizin yardımından ve rahmetinden ümidimizi kesmeyelim. Rasûl-i Ekrem (s.a.s)’in duasıyla Yüce Rabbimize niyaz edelim: inna lillah ve inne ileyhiraciun
“Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz. Allah’ım! Başıma gelen musibetin mükâfatını senden bekliyorum, bundan dolayı bana ecir ihsan et, benim için onu daha hayırlısıyla değiştir.”[2]
[1] Buhârî, Merdâ, 1.
[2] Müslim, Cenâiz, 4.
Yorumlar
Yorum Gönder